Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti’nin İstanbul’daki oyların tamamının sayılmasına yönelik talebinin reddedildiğini söyledi. Yapılan sayımlardaki Binali Yıldırım lehine kaydedilen oyların çokluğuna işaret eden Erdoğan, bu rakamların seçimlerdeki suistimalleri de kanıtladığını söyledi.
Recep Tayyip Erdoğan sosyal medya ortak yayınında Ahmet Hakan, Işıl Açıkkar ve Salih Nayman’ın sorularını yanıtladı. Oyların tamamen sayılması konusunda YSK nezdinde yapılan başvuruları hatırlatan Erdoğan, CHP’nin başvuruya yaptığı itirazı hatırlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları şu şekilde:
“YSK bildiğimiz gibi seçimin yenilenmesi kararını aldı. Eğer bizim tüm sandıklara yönelik sayım talebimiz yerine gelmiş olsaydı bugün belki de bu seçim olmayacaktı. Ama ne oldu? tüm bu talebe rağmen bunların yüzde 10’u noktasında kabul edildi ve onun üzerinde yapılan bu araştırmada 29 binden 13 bine düştü ve 16 bin gibi burada fark var. Demek ki burada ciddi bir suistimal var.
Eğer bunun tamamının sayımı yapılmış olsaydı bu olmayacak ve bugün seçim çok farklı bir tabloyla ortaya çıkacak. Şimdi bunların hepsi geride kaldı YSK kararını verdi.
YSK’nın verdiği bu kararla da şimdi seçime gidiyoruz. Artık bugünü de saymazsak cuma, cumartesi 2 gün kaldı. Cumartesinin de zaten belli bir saate kadar kampanya yürüyebilir ondan sonra da zaten kampanyayı yapamıyorsunuz ve bu 2 günle birlikte de pazar gününe hazırlıklarımızı yapıyoruz, yapacağız. Bu hazırlıkların İstanbul seçimleri için hayırlara vesile olmasını istiyorum.
Tabii burada şöyle bir sıkıntı var; acaba Batı bununla niye bu kadar ilgileniyor konusu var. Bu tabii düşündürücü bugün de nitekim ben yabancı basınla bir toplantım oldu.
Onlarla yaptığım toplantıda da çok fazla girmediler bu konuya girmediler gerçi ama bazı basın mensupları yine İstanbul seçimlerini sordu. İlgilenmeleri tabii manidar ama 31 Mart seçimlerinde biliyorsunuz çok çok ciddi saldırılar da oldu. Hele hele Yunan asını bu işin üzerine çok farklı gitti. Neticede şu anda bu işin karar vericisi YSK idi. YSK, kararı verdi. Ama ona da en büyük saldırıyı ana muhalefet yaptı ve YSK üyelerini çete olarak nitelemeye başladı. Öyle veya böyle şimdi pazar günü seçime gidiyoruz. Netice ne çıkarsa ona hep birlikte başımız gözümüz üstüne diyeceğiz ve geleceğe yöneleceğiz.
Ordu’daki ‘VIP’ olayı
Burada kararı yargı verecek. Bu ülkenin valisine ‘it’ demenin ne olduğunu yasal olarak kararına verecek odur. Bu tür küfürlerin karşılığı belli. Burada ben büyük bir ispat yapacağım. Ben İstanbul’un belediye başkanıydım. Ben okuduğum bir şiir nedeniyle mahkum oldum. Bu mahkumiyetinle benim elimden belediye başkanlığımı aldılar. Bu ise bir belediye başkanı olmadan bir ilin valisine küfür ediyor. Ben küfür etmedim. Elimden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığımı aldılar. Vali demek cumhurbaşkanının o ildeki vekili demektir. Ben valime sahip çıkmak durumundayım. Onu yedirtmem. Yanındaki de polislere şerefsizler diye hitap ediyor.
Hukuk içerisinde olacak olan bir şey. Benim orada ‘yapamaz’ dediğim bir şey yok. Yargı böyle bir şeyi verdiği takdirde, vermesi halinde bu düşer. Hele hele bir konu var ki o da şudur; biliyorsunuz özellikle bu tür yargı süreci içerisinde belli bir süreyi aşan ceza alması halinde bu düşecektir. O süreyi aşmazsa zaten göreve devam eder. Seçildikten sonra bu valinin özellikle savcılığa müracatıyla başlayacak olan bir süreçtir. Bu da bir defa görevi ihmal değil, kötüye kullanmaktır. Bu daha göreve gelmeden bu işi yapmak suretiyle o cezayı aldığı anda bir defa, benim bu kanaatimdir, yargı da bu kararı verirse, zaten onun belediye başkanlığı, nasıl benim düştüyse, onun da belediye başkanlığı düşer. Ben yaşadım çünkü. Ben yaşadığımı söylüyorum. Bana bu cezayı verdiler, ve şiir okuduğum için verdiler. Belediye başkanlığım 4 yıl 6 ay gibi bir süre geçmişti, düştü. Benden sonra seçim yapıldı Meclis’te. O seçimle başka bir arkadaşımız başkan seçildi, onunla süre tamamlandı.
Mursi’nin vefatı
Mursi içeri alındığından kısa bir süre sonra CHP’nin trolleri benimle ilgili şu başlıkları atmaya başladılar Erdoğan’ın akıbeti de Mursi gibi olacak dediler. Şimdi yine aynı şekilde Mursi adeta orada 25 dakika çırpınırken en ufak bir müdahale olmadığı halde bu troller devreye girdiler ve Erdoğan’ın akıbeti de Mursi gibi olacak dediler. Benim Pazar günü ile alakalı şeyim zihniyet çatışması. Bir tarafta Sisi taraftarları var zihniyet olarak. Bir tarafta da Binali Bey var. 31 Mart seçiminde nasıl bir benzetme yapıldı. Yunan gazeteleri nasıl devreye girdi.
Yıldırım – İmamoğlu ortak yayını
Ben çok açık samimi söyleyeyim ben yayını beğenmedim. Niye beğenmedim derseniz, bir defa yayında objektif bir yönetim anlayışı yoktu. Dakikalardan soru soruş şekillerine varışa kadar ciddi bir taraf söz konusuydu. Bu tarafkirlikle kalmayıp bir de sonradan, o soru soruş şekillerinde bile bazı tarafkirlikler somut bir şekilde ortaya çıkıyordu. CHP adayına ‘başkan’, Yıldırım’a ‘başkan adayı’ demesi dikkatlerden kaçmadı. İki adayın konuşma süresinde eşitsizlik sözkonusuydu. Güya çok dikkatli takip edilmesine, ‘ben dikkat edeceğim’ demesine rağmen, dikkat edilmemiştir. Maalesef eşit süre verilmedi. Yıldırım’a tüm bu süre içinde 4 dakika daha az süre verilmiştir.
Çok da ilginç bir şey… Yıldırım’ın sözleri zaman zaman kesilmiş ama rakibinin böyle bir sıkıntısı olmamış. Tespitlerimiz şu; özellikle 10 kez CHP adayının müdahaleye uğradığını, Yıldırım’ın 26 kez sözü kesildi. Konuşması ne kadar kesilirse sunumunu o kadar kaybeder ve o akış ortadan kalkar. Bunu yaşadık ve gördük. Tabi bilgiler de aktı.
3 gün önce moderatörün CHP adayı ile bir araya gelmesi. 45 dakika bunların orada görüşmesi var. Tüm doneler ne tür sorular sorulacak, bu tamamen soru çalma sanatıdır. Bu tamamen FETÖ sanatıdır. CHP adayının yanında kutucuklar var. Bu kutucukların üzerinde konu başlıkları var. Bu konulara göre de kartonlar var. Çok ilginçtir. Soruyu moderatör soruyor, sorduktan sonra da o başlıklara göre karton çıkarılıp gösteriliyor. Bu denli bir hırsızlık olur mu? Böyle de çok adil bir moderatörlük yaptım nasıl diyeceksin? Bunlar derse 45 dakika çalıştılar. O kutucukların da biz hepsinin resmini aldık. Soru sorulduğu anda o çıkıyor ve cevabını da ona göre veriyor. Bu adil bir tartışma olmaz. Nitekim adil olmaktan da çıktı.
Bir moderatör olarak kendisini bitirmiştir. Ben farklı isimler vermiştim ama bu isimler adaylar tarafından makul karşılanmadı ve iş bu noktaya geldi. Öyle ya da böyle bu akşamki tartışmanın yansımasını da pazar günü sandıkta göreceğiz. Bu netice kendisini çok açık net gösterecek.
İdeolojik yaklaşımlar bu tür tartışmaları bozuyor.
(Binali Bey’in performansını yeterli görmediniz mi?) Binali Bey’in rakibinden önce siz Binali Bey’i tanımışsınızdır. Performansı değerlendirirken daha dinamik bir görüntü sergilemek, diğer taraftan da birikimiyle ağırlık gösteren bir aday… Bu şekilde ele aldığımız zaman Binali Bey’in duruşunda bir olgunluk, derinlik… İDO’dan yola çıkacaksın, milletvekili olacaksın 11-12 yıl Ulaştırma Bakanlığı yapacaksın, Başbakanlık, Meclis Başkanlığı… Başbakanlığım döneminde Binali Bey’in elinin değmediği yer yok.
İnsanın gözü varsa bunu görecek. Gözü var da bunu görmüyorsa buna diyecek bir şeyim yok. Avrasya Tüneli’ni, Marmaray’ı görmeyecek misin? 350 milyon insan geçti oradan. Yavuz Sultan Selim, Osmangazi Köprüsü… İstanbul için bitirilmiş yatırımlar. Metrobüsler taa Beylikdüzü’nü geçiyor. Bunları yapan AK Parti Belediyeciliğidir. Hepsinden öte dünyanın ilk 3’ü içinde yer alan İstanbul Havalimanı’nı Binali Bey’in Ulaştırma Bakanlığı döneminde başlattık. Berlin Havalimanı 17 yıldır bitirilemedi, bizimki 5 yılda bitirildi. Eksikler var şuan. Eksikler de bittiğinde belki de dünyanın 1 numaralı havalimanı haline gelecek. Binali Bey’in vaatlerine hiç girmiyorum. Yaptıkları yapacaklarının teminatı.
Biz bunu yaptık. Öğrencilere burstan bahsediyor. Benim verdiğim bursu CHP o zaman, belediye başkanıydım o zaman ve bunu yargıya taşıdı. Yargı ‘veremez’ dedi ve kaldırıldı. Başbakan olduğunda biz bu bursu Başbakanlık’a bağladık. Sonra biz bunu Kredi Yurtlar Kurumu’na bağladık. Şimdi 500 TL veriyoruz. Şu anda yüksek lisansta master öğrencilerine bu rakam 750 TL. Doktora öğrencilerine ise şu anda 1.500 TL ücret veriyoruz. Burada yalan söylemeye, yapmadıklarınızı, yapamayacaklarınızı söylemeye gerek yok. Acaba sen belediyenin geliri ile bunları nasıl halledeceksin? Suya belli bir şey getiriyor, ücretsiz veya kısıntı diyor. İstanbul’u suya kavuşturan bu fakir. Benim dönemimde Istranca dağlarından, öbür taraftan Melen’den Anadolu yakasına su getirdik. Öbür taraftan boğazın altından boru yerleştirildi.
Sayıştay raporu
İstanbul sıradan bir yer değil. Şuan 15,5 milyona sahip. Buradaki yatırımın bedel ve maliyetleri çok daha fazlasıyla artmıştır. Altyapı noktasında yapılması gerekenler de artıyor. Biz İstanbul’u aldığımızda, kavşakmış, alt geçitlermiş… Bunlar yoktu. Ben 19-20 tane yaptıysam, benden sonra gelen arkadaşlarım 20-30 tane yaptılar. Benim geldiğimde Ikarus otobüsleri vardı. Mazotlu bezlerle temizlenir, içeri girince mazot kokusundan durulmazdı. Arkadaşlara ‘Bizim milletimize bu yakışmaz. Mercedes, MAN, BMC alalım’ dedim. Süratle o otobüsleri aldık. Benden sonra arkadaşlarım daha da ileri gittiler. Metrobüs sistemini kurdular. Metroyu yapmak kolay bir iş değil. Hem zaman alan hem maliyetleri çok çok yüksek. Metro yatırımının her türlüsü İstanbul’da var. Bunları yapan AK Parti Belediyeciliği.
Yalan üzerine bu işler inşaa edilmez.
Çöp dağları olan bir şehri en temiz şehir haline çok kısa bir süre içinde getirdik.
Ülkemizde sağlam bir belediyecilik anlayışını biz kazandırdık ve ondan sonra yerel yönetimlerde bir yarış ve rekabet başladı.
Binali Bey’in ‘yarı istihdam’ olarak ortaya koyduğu bir proje var. İstanbul bu işe müsaittir. Her şehir için bunu konuşamayız. Büyük sanayii kuruluşlarında, buna benzer yarım gün istihdamla bunun adımlarını atmakta fayda var.
Mimaride çok farklı bir süreci yakalamamız, çevresel dönüşümle beraber bunun üzerinde durmamız gerekiyor. Gençliğimizin de üniversiteye varıncaya kadar halka dokunacak somut uygulamaları bizim almamız gerekiyor diye düşünüyorum.
’94’ vurgusu
94, sadece belediyecilikte değil siyasette de bir kırılma noktasıdır. Onu başardığımız için, o 94 ruhunu tekrar yakalamamız gerekiyor. O dönemdeki gönül köprülerini sağlamlaştırmalıyız. Aynı beraberlik ruhunda yeni bir anlayış ve rota ile 2023’ü çizdik. 2023 yeni dönem belediyecilik anlayışı ile yürümeliyiz.
TOKİ’ye diyoruz ki bu anlayışa döneceksiniz. Projelerinizi bu şekilde (mahalle) yapacaksınız. İskanın yanında bu yapılaşma içinde en azından bir ilkokul, cami, alışveriş yeri olmalı. Buna yönelik çalışmalar da peyderpey başladı.
İmamoğlu’nun ‘özgürlük’ vaadi
Özgürlük noktasında şunu sormak isterim. Bir belediye özgürlük noktasına ne yapabilir? Bunu merkezi yönetimler yol açması gerekir. Belediyenin yasal düzenleme yapma yetkisi var mı? Özgürlükler konusunda her türlü yasal düzenlemeleri yapmış bir iktidarız. Şunu söylemeleri lazım; ‘Ne varki orada özgürlük yok?’
İzmir konusu
İzmir’in suyu var mıydı? İzmir’deki suyu şuan biz getirdik. Bu işler oturarak, bol bol konuşarak olmuyor. İzmir bu işi sürdüremedi ve sürdüremeyecek. Bu iş aşk işi. Şimdi hele hele gelen kişinin böyle bir derdi olduğunu zannetmiyorum.
Yıldırım’ın Saadet Partisi’ne ziyareti
Şuanda Binali Yıldırım Bey, üzerine düşeni bana göre yaptı. Ziyaret etmesi gereken şuanda Saadet Partisi’nin üst yönetimindeki temsilcilerini ziyaret etti. Bu Binali Bey’in göstermiş olduğu nezakettir. Bununla da kalmadı, başka ortak dostlarımızı da devreye sokmak noktasında, ‘bu gidiş doğru değil, gelin yola koyalım şunu, bu duruşunuz terör örgütünün desteklediği partilere gidiyor. Geleceğimize yönelik ortak oluşumun adımlarını atalım.’
Kimlerin CHP zihniyetini desteklediği ortada. Terör örgütüne düşman demeyeceksin de kime diyeceksin? Adam Kandil’den açıklama yapıyor, filancayı destekleyin diyor. Onların desteklemiş olduğu siyasiler ülkeyi bölme adımları atıyor. Kürdistan’da oylar filancaya, Batı’da oylar filancaya diyor. Benim ülkemde Kürdistan diye bir yer yok ki. Bu adam aynı zamanda bu partinin en üst düzey yöneticisi. Sıkıntı biraz da buradan geliyor. Bu ülke hukuk devletiyse, bu bölücü hareketlere karşı tedbirimize almazsak, bundan 10 yıl önce düştüğümüz yere yine düşeriz.
(Daha yumuşak bir dile mi ihtiyaç var?) Benim Ordu Valime ‘it’ diyenle beni mukayese etmeye kalkarsan ben buna üzülürüm. Bu adam kucaklayıcı olabilir mi? Polislerime ‘şerefsizler’ diyenler kucaklayıcı olabilirler mi? 25 yıldır aralıksız iktidar olduk. Kucaklayıcı olduğumuz için. 81 vilayette her zaman prim yaptık, vekiller çıkardık, belediye başkanlıkları aldık. Kucaklayıcılık lafta olmaz, uygulamada olur. Bu insanlara yaklaşımda, hizmette olur, kuru kuru lafta olmaz. CHP adayının devletin valisine yönelik bu ifadelerin çirkin olduğunu söylememe gerek var mı? Bu adamın kucaklama vs. Kucaklamadan başka bir şey anlıyor herhalde.
(İmamoğlu’nun ‘TV izlemeceğim, katılmayacağım’ sözleri) Tüm sözlerini yalan ve takiye üzerine kurmuş. Yalanları ortaya çıkmasın diye televizyonlara çıkmama kararını arkasındaki yöneticiler almış. Bu tür kaçış FETÖ taktiğidir. Onu ekrandan çektiler. CHP adayının açıkça bir şekilde sıkıntı verdiğinin de bir alameti. TV’ye çıkmamasının uygun olacağını düşündüler herhalde ve ekran yasağı getirdiler.
(‘Ben çıkmalıyım, durumu değiştirmeliyim’ motivasyonu ile mi hareket ediyorsunuz?) Ben artık bu anletlere kesinlikle inanmıyorum. Anketlerde çok ciddi bir rant dönüyor. Birileri beklediği bir partiden alamıyorsa, başka bir partiye giderek onlarla ilgili, onun lehine anket yapmaya başlıyor. Hele hele ünlü gibi görünen anket firmaları var ki, bir önceki seçimdeki tespitleri tutmayan firmalar, allanıyor pullanıyor CHP adına anket yapıyor. Ben bir Genel Başkan olarak üzerime düşen görevi yapmazsam, doğabilecek herhangi bir sıkıntıda ben de bir şeyler yapsa mıydım düşüncesinden… Arkadaşlarla yaptığımız istişarelerden sonra, şuanda sadece 3 tane açılış toplantısı yapmanın dışında bazı STK’ların toplantısına katıldım. Özel miting yok. Bunlar açılış. Bunlar da tabi ki miting havasında oldu. Bugün de en son Bahçelievler’de yaptık. Yarın benim mitingim falan yok. Binali Bey’in gerek yarın, gerek Cumartesi yoğun programları var, onları gerçekleştirecek. Benim bu dönemde yoğun bir çaba olmadı.
(Ekonomik gelişmelerin seçime etkisi) Batı, biz görevimizi yaptık diye düşünecektir. Kredi notunu düşürdük, kurlarla oynadık ama netice yine böyle oldu gibi işi böyle getirecekler diye düşünüyorum. Batı hiç durmuyor ki, yatıyorlar kalkıyorlar S-400, F-35. Ay sonu G-20’ye gidiyoruz. G-20’de sayın Trump ile Putin ile yapacağımız görüşme var. Bunları görüşeceğiz. Oradan da Çin’e geçeceğiz. Çin-Türkiye ilişkilerini ele alacağız. Bunlar artık dünya gündeminden öte, ülkemin gündemine olumlu sonuç vermesi gerek.
Suriyeli mülteciler
(Suriye’deki gelişmeler) Afrin var önümüzde. Afrin’e dönecek olan Suriyeliler var. Terör koridoru olarak belirlenen bölgeyi terör koridoru olmaktan çıkardık. İdlib’te de çok insan yaşıyor. Putin’le yaptığımız görüşmeler sonucunda da, oralarda da sukunete kavuşturduk. Ateşkese sadık kalınmaya başlandı.
Bu insanların hepsi sersefil değil. Durumu gayet iyi olanlar var. Vatandaşlık müracatı olanlar var. Mühendis, avukat, doktor, ebe var. Ekonomik durumu güçlü bunların. Suriye’de yaşarken bunlar imkanı olan Suriyeliydi. Buraya geldiler, burada ticari hayata başladı bazıları. Bazıları vatandaşlık aldı. Türkiye’de çadırlarda, konteynerda yaşayanlar gibi değiller. Bakanlığımız yakın takipte kontrollerini yapıyor.
Güvenlik Bölge konusu gündeme girdiğinde biz bu insanlara artık ‘Buyrun evinize dönebilirsini’ diyeceğiz. ‘Biz sizin kendi topraklarınıza gitmenizi tavsiye ediyoruz. Hayırlı olsun.’
AK Partili küskünler
(Bu sorunu nasıl çözmeyi planlıyorsunuz? Bu insanların sandığa gitmesi için attığınız adım var mı? İçiniz rahat mı?) AK Parti 17 yıl boyunca izlediği siyasetle dava hareketi olduğunu göstermiş oldu. Millete hizmet birinci önceliği olmuştur. Bu davada yol arkadaşlarımız hedefe ulaşmak için gece gündüz çalışmışlardır. Söylediğiniz ifadeler önümüze geliyor, partimizde görev alan bazı isimlerden kopma, yeni yol çizme haberleri geliyor. Bir partide partiye kırgınlık ya da partiden bu şekilde kopma olmaz, olmamalı. Eğer siz bir davaya inanmışsanız, bu davadan kopulmaz, eri olunur, yürümeye devam edersiniz. Örnekleri daha önce de görüldü, unutulup gitti. Geçmişte grup kuracak sayıda partimizden ayrılıp gidenler olmuştur, şimdi onlardan acaba 1 tane var mı? Kimse şimdi o insanların adını hatırlamaz. Hatırlamıyor musun? İsim verdirme bana. Partimizde en üst kademelere kadar gelmiş, bakanlık yapmış, ayrıldı. Yahu nereye gidiyorsun, ayrılma. Yok akademisyen olacağım falan filan… Parti kurmuştur, o da gitti. Şimdi de CHP’de vekil olanlar da var. Benzer yine bazıları oldu. Hatta şimdi de bir tanesi Ordu’dan aday oldu. Düşünebiliyor musun benim de okul arkadaşım. Biz de Hilmi Bey ile Ordu’dan kazandık. AK Parti bir millet hareketidir. Milletin gücünü ve desteğini alan AK Parti kendisini 2023 vizyonuna kilitledi. Bizimle birlikte yürüyenler olacaktır, kopanlar olacaktır. MHP’de bile birileri koptu, parti kurdular. Bakalım nereye kadar yürüyecekler. Bunlar ana gövde değil, parça. Bunların istikbali de olmaz. CHP’de de oldu. Onların da esamesi okunmadı. Bir partiye kırgınlık olursa kaybedenler olur. Davaya kırgınlık olmaz. Bu davadan kopup ayrılana nereye kadar ‘Ben sana kırgın, dargın değilim’ diyeceğim ki? Kopup gittiyse, selamın aleyküm, aleykümselam bir yere kadar deriz. İhanet hareketi oluşturuyorlarsa da kusura bakmasınlar.
(Küskün seçmen konusu) Küskün seçmen konusunda biz kim küskündür, değildir bilemeyiz. Şuanda en geniş örgüt, teşkilat ağına sahip parti olarak, nerede bir küskün varsa ana kademe olarak yoğun çalışmalar içinde olacaksınız. Hizmet aşkıyla zaten koşmuşuz, koşturmuşuz. Arkadaşlar davaya küsülmez demişiz. Kırgın olanlar varsa onlara anlatmalısınız. Yanlış mı yaptık, bu yanlışlarımızı sizler de söyleyin, bizler de düzeltme yoluna gideriz. Bir kısmı bir yerlerde onlara imkanlar tanınmıyor, bundan dolayı küstüm diyor. Böyle bir şeyden dolayı küsüyorsan bu yanlıştır. İnsanı üzen de bu.”