İstanbul’un önemli tarihi eser ve kültür varlıklarından, yaklaşık 300 bin yıllık Yarımburgaz Mağarası çöplüğe dönerken, tarihi 1500 yıl öncesine dayanan Aziz Polyeuktos Kilisesi ve 1800’lü yıllarda inşa edilen Vlora Han’da da gerekli ilgi gösterilmediği için hasar oluştu.
Tarihi eserlerin gelecek nesillere aktarılması için korunması gerektiğini söyleyen Kültür Mirası Yönetimi Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi İlknur Türkoğlu, zarar gören eserleri yerinde inceledi. Türkoğlu, “Burada önemli olan vatandaşın tarihini bilmesi ve sahip çıkması. Vatandaşlarımız bu yapılar benim kültür mirasım diye düşünmesi lazım” dedi.
“YARIMBURGAZ MAĞARASI ŞU AN KADERİNE TERK EDİLMİŞ DURUMDA”
İlknur Türkoğlu, “Tarihi 300 bin yıl öncesine dayanan Yarımburgaz Mağarası İstanbul’da bilinen en eski yerleşim yerlerinden biri. 60lı yıllarda İstanbul Üniversitesi tarafında bu mağarada kazılar yapılmış ve paleolitik (Eski Taş Çağı) dönemde insanları buraya yaşadıkları ortaya çıkmış. Ardından Neolitik (Cilalı Taş Devri) dönemde insanların yerleşim yerlerinden biri olmuş. Bizans döneminde ise Yarımburgaz mağarasının içerisinde küçük bir şapel inşa edilmiş. Fakat tarihi açıdan bu kadar değerli bir mağara şu an kaderine terk edilmiş durumda. Mağara ile ilgili zamanında projeler üretilmek istendi. Ama bu zamana kadar hiçbir proje gerçekleştirilemedi” ifadelerini kullandı.
“MAĞARA ÇÖPLERLE DOLU”
Mağaranın tinerciler tarafından mesken tutulduğunu söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Türkoğlu, “Yarımburgaz Mağarasının önüne geldiğimiz zaman bir bilgilendirme panosu bile görmüyoruz. Mağara yıllar içerisinde büyük tahribatlara uğradı. Vatandaşlar tarafından bilinmediği içinde kötü amaçlarla kullanıldı. Bugün bile mağaranın önü çöplerle dolu” diye konuştu.
“VLORA HAN TAMAMEN TABELALAR, HAVALANDIRMALAR VE KLİMALARLA KAPLI”
1800 yılların sonunda inşa edilen Vlora Handa da durum pek de farklı olmadığını söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Türkoğlu, “Vlora Han dönemin ve türünün en önemli örneklerinden biri. Yapının mimarının kim olduğu tam olarak bilinmiyor. Bu han bir iş hanı olarak inşa edilmiş. 1900’lü yılların başında bu han da ünlü mimarımız, Mimar Kemalettin’inin de bir ofisi bulunuyor. Ama 30 yıldır bu binaya bir restorasyon çalışması yapılamadı. Bu han İstanbul’un sembolik yapılarından biri. Yapıya baktığımı zaman yapının tamamen tabelalar, havalandırmalar ve klimalarla kaplı olduğunu görüyoruz. Yapının üzerindeki kıymetli bezemeler borular tarafından kapatılmış ve bina birçok yerden delinmiş” ifadelerini kullandı.
“VLORA HANIN DIŞ BEZEMELERİ ÇOK DEĞERLİ”
Vlora Han’ın restorasyon çalışmasının bilimsel kurallara göre yapılmasının büyük önem arz ettiğini vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Türkoğlu, “Sirkeci ve Eminönü İstanbulun kalbi diyebileceğimiz bir yer. Özellikle bu Han’ın dış bezemeleri tarihi açıdan çok değerli. Vatandaşlarımız buraya iş için bile geldiklerinde kafalarını kaldırıp bir etrafına baksın. Burada her bir bina birer mücevher gibi” dedi.
“İNSANLARIN ATEŞ YAKTIĞI VE ÇÖPLERİNİ BIRAKTIĞI MEKAN HALİNE GELDİ”
520de inşa edilen Aziz Polieuktos Kilisesi için şunları söyleyen Dr. Öğr. Üyesi Türkoğlu, “Üçüncü yerimiz olan Aziz Polieuktos Kilisesi de zaman içerisinde tahrip olmuş durumda. Bu yaz kilise de bir temizlik çalışması yapıldı. Fakat görüyoruz ki buranın acil olarak koruma altına alınması lazım. Yine burası insanların gidip oturduğu, ateş yaktığı ve çöplerini bıraktığı mekan haline geldi. Yine vatandaşlar için buranın önüne de bir bilgilendirme panosu koyulmalı. Çünkü bu yapının önünden her gün binlerce kişi geçiyor. Ama geçerken bu yapıyla ilgili hiç kimse bir bilgi edinemiyor. Burada önemli olan vatandaş tarihini bilmesi ve sahip çıkması. Vatandaşlarımız bu yapılar benim kültür mirasım, Türkiyenin kültür mirası deyip övünmesi gurur duyması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
BAKANLIK: TARİHİ ESERLERLE İLGİLİ ÇALIŞMA YETKİLİLERE GÖNDERİLDİ
Kültür ve Turizm Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, “Yarımburgaz mağarası, Vlora Han ve Aziz Polyeuktos Kilisesi ile ilgili gerekli kararların alındığı bu tarihi eserler ile ilgili çalışmaların yapıldığı ve yetkililerle paylaşıldığı” ifade edildi.
DHA