Ticari hayatın temelini oluşturan sözleşmeler, tarafların hak ve yükümlülüklerini belirlerken, olası ihlallere karşı caydırıcı olması amacıyla “Cezai Şart” (Penal Clause) maddeleriyle güçlendirilir. Ancak 2026 yılına girerken yaşanan ekonomik dalgalanmalar, tedarik zincirindeki aksamalar ve döviz kurlarındaki değişimler, şirketleri iradeleri dışında sözleşme ihlalleriyle karşı karşıya bırakabilmektedir.
Bu noktada, Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) en temel ilkelerinden biri olan “Basiretli Tacir” kavramı ile borçlunun mahvına sebep olabilecek “Fahiş Cezai Şart” arasındaki denge, ticari davaların en tartışmalı konusudur. ABY Hukuk olarak, tacirlerin cezai şart sorumluluğunu ve Yargıtay’ın 2026 projeksiyonundaki yaklaşımını ele aldık.
Türk Ticaret Kanunu, taciri (şirket veya ticari işletme sahibini) sıradan bir vatandaştan ayırır. Tacir, ticari faaliyetlerini sürdürürken “basiretli bir iş insanı gibi” davranmak, geleceği öngörmek ve riskleri hesaplamak zorundadır.
Av. Alperen Bekir YİĞİT; bu ilkenin hukuki yansımasının sert olduğunu belirtmektedir: Bir tacir, imzaladığı sözleşmenin sonuçlarını, altına girdiği yükümlülüğü ve öngörülen cezai şartın ağırlığını “bilebilecek durumda” kabul edilir. Bu nedenle kural olarak, “Ceza çok yüksek, ödeyemiyorum” savunması ticari davalarda kolaylıkla kabul görmez.
Türk Ticaret Kanunu Madde 22 uyarınca; tacir, borçlusu olduğu bir cezai şartın “fahiş” (çok yüksek) olduğu gerekçesiyle indirilmesini isteyemez. Bu, “Ahde Vefa” (Sözleşmeye Bağlılık) ilkesinin ticari hayattaki en keskin görünümüdür.
Ancak uygulamada, sözleşme hazırlanırken dikkatsizce yazılan veya matbu sözleşmelere eklenen astronomik cezai şart maddeleri, ihlal durumunda şirketin iflasına yol açabilecek boyuta ulaşabilir. Peki, bu kuralın istisnası yok mudur?
Her ne kadar tacir basiretli davranmak zorunda olsa da, hukuk düzeni “ekonomik idamı” onaylamaz. Av. Alperen Bekir YİĞİT, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına ve 2026 yılındaki güncel yaklaşımlara dikkat çekerek, cezai şartın indirilmesinin (tenkisinin) mümkün olabileceği istisnai halleri şu şekilde özetlemektedir:
Mahkemeler, tacir sıfatına rağmen hakkaniyet indirimi uygulayabilir. Bu davalarda, şirketin bilançoları, ticari defterleri ve sektörün ortalama kar marjları bilirkişilerce detaylıca incelenir.
Cezai şart riskini yönetmenin en doğru yolu, ihlal gerçekleşmeden önce önlem almaktır. 2026 ekonomik konjonktüründe, “Mücbir Sebep” (Force Majeure) veya “Aşırı İfa Güçlüğü” hallerinin varlığı durumunda, cezai şartın devreye girmemesi veya sözleşmenin yeni koşullara uyarlanması talep edilebilir.
ABY Hukuk, sözleşmelerin imza aşamasında “muacceliyet şartları” ve “cezai şart” maddelerinin, tacirin ödeme gücü ve piyasa gerçekleriyle uyumlu olup olmadığının hukuki denetimden geçirilmesinin önemini vurgulamaktadır.
Sonuç ve Hukuki Değerlendirme
Ticari hayatta imza atılan her sözleşme maddesi, potansiyel bir risk veya güvencedir. Tacirlerin “basiretli davranma” yükümlülüğü, onları ağır cezai şartlarla baş başa bıraksa da, hukukun genel ilkeleri “adaletsiz ve şirketi yok edici” sonuçlara karşı koruma mekanizmaları (Tenkis Davası, Menfi Tespit vb.) sunmaktadır.
Av. Alperen Bekir YİĞİT ve ABY Hukuk bünyesindeki çalışmalar, sözleşme özgürlüğü ile ticari adalet arasındaki bu hassas dengenin, güncel Yargıtay kararları ışığında doğru yönetilmesi üzerine yoğunlaşmaktadır.
YASAL UYARI: Bu metin, Türkiye Barolar Birliği Reklam Yasağı Yönetmeliği (Madde 9) ve Avukatlık Meslek Kuralları çerçevesinde, yalnızca hukuki bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. İş sağlama amacı gütmez, haksız rekabet niteliği taşımaz. Ticari sözleşmelerinizden doğan uyuşmazlıklarda somut olayın özelliklerine göre bir avukattan hukuki danışmanlık almanız tavsiye edilir.
Reklam & İşbirliği: [email protected]